BASINA VE KAMUOYUNA
BASINA VE KAMUOYUNA 

“Ölmez ağacı”na ölüm fermanını kabul etmiyoruz.
ZEYTİNLİKLER YAŞAMDIR. KAMU YARARI KİMİN YARARIDIR?
Bugün itibariyle Rusya’nın Ukrayna işgal operasyonu ikinci haftasında.
 Ölen siviller, ülkeyi terk etmek zorunda kalanlar, işgalin önemli hedefleri ama aynı zamanda her an bir çevre felaketine dönüşebilecek santrallerin ele geçirilmesi… Savaş bunlardan ibaret değil, etkisi de o coğrafyayla sınırlı kalmayacak. Batının ve Rusya’nın çıkar çatışmasıyla  birlikte artan enerji fiyatları ve sonrasında gelebilecek gıdada ve her alanda  yaratıkları  kriz  ve  yokluklarla meşgul ediyor. Savaş patronların  , barış işçilerin ve emekçilerin lehinedir.
Hemen her gün artan enerji, petrol ve yağ fiyatları ;iğneden ipliğe una, her şeye zam demek. Halk yoksuluk ve açlıkla hizaya sokulacak demek.
 Yılar yılı dışa bağımlılığı artan son yıllarda daha artmış ve ülke bu savaşın ekonomik olarak en çok etkilenen ülkelerinden biri olmuş durumundayız. Ekonomik krizle birlikte savaşın faturası yine emekçilere çıkacak. Bütün bunlar yeni zam dalgası, yeni vergiler; yeni doğayı kültürü ve tarihi katleden fermanlar demektir .
Ana yurdu Maraş, Hatay ve Mardin üçgeni olan, binlerce yıldır Anadolulunun besin ve geçim kapısı zeytin ağaçlarını maden ve enerji şirketlerine feda etmeye dönük yönetmelik değişikliği bunun son örneği.
Zeytin, mitolojinin ve edebiyatın da en sevdiği konulardan ve üzerinde en çok metafor üretilen bir zenginlik. Bir  zeytinin olgunlaşması 20-25 yılı alıyor. Neyi nereye taşıyorsunuz, yenisini kime yetiştiriyorsunuz.
600 BİN İNSANIN GEÇİMİ ÜÇ BEŞ –ŞİRKETİN İŞTAHINA TERK EDİLİYOR.
Zeytin ağacı ülkemizde 600 bine yakın bir nüfusun geçim kapısı. Adları şimdiki iktidar  döneminde daha  çok ezberlenen üç-beş sermaye grubuna peşkeş çekilen ormanlar, meralar, sular, ovalar gibi zeytin ağacı da sermayenin doymak bilmez iştahına terk edilmek isteniyor. 
Zeytinleri koruyan Zeytin Kanunu daha önce yedi kere yok edilmeye çalışıldı. Yedisinde de toplumsal tepki nedeniyle geri çekildi. Şimdi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından ülkenin elektrik ihtiyacı gerekçesi arkasına sığınılarak yok edilmek isteniyor. 
1 Mart’ta gece yarısı Resmi Gazetede yayınlanan, “ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda” diye başlayan, zeytin ağaçlarının kesilmesine ya da taşınmasına izin veren yönetmelik ormanlardan sonra zeytinin ve yeşilin yok edilmesi endişelerimize adeta benzin döktü. 
KAMU YARARI KİMİN YARARIDIR?
Yönetmelik değişikliğine uydurulan “kamu yararı” söylemi aslında AKP’nin sınıfsal özünü de apaçık ortaya koyan bir cümledir. Kamu yararı denilirken kimin yararı kastediliyor? On binlerce zeytin ağacını keserek nasıl bir kamu yararı elde ediliyor? İklim krizi gerçeği ortadayken, karbon emisyonunu artıran kömür üretimi için, tüm yıl boyunca oksijen yayan zeytin ağaçlarını kesmenin neresinde kamu yararı vardır? 
 Şimdi bu yönetmeliğin İçtaş gibi, Limak gibi devletten her türlü ihaleyi alan, her daim kollanan, vergi indirimlerinden en cömert şekilde yararlanan beşli şirketleri kollamak için çıkarıldığına dair bir kuşkumuz kalmadı.
Zeytinlik alanları, 3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı, Yabanilerin Aşıl attırılması Hakkındaki Kanun kapsamında koruma altına alınmıştır. Bu Kanun uyarınca düzenlenen yönetmeliğe göre 2012 yılında “zeytinlik saha” tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, “Zeytinlik Saha: Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antepfıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız çeşitleri veya şahıs arazisi olan tapuda bu şekilde kayıtlı sahalar ile orman sınırları dışında olup da 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli makilik ve fundalıklardan oluşan en az 25 dekarlık alan” kapsamaktadır.
Ancak, bu tanım, Zeytincilik Kanunu ile ifade edilen zeytinlik alanları daralttığı için Danıştay
Tarafından iptal edilmiştir. Şimdi ilgili yönetmelik ile zeytinlik saha kavramı yeniden gündeme getirilmek istenmektedir.  Bu bağlamda hem devletin hüküm ve tasarrufu altında hem de yurttaşların maliki olduğu
Zeytinlikler bulunmaktadır. İlgili yönetmelik düzenlemesi bu alanların elektrik ihtiyacını
Karşılamak amacıyla madencilik faaliyetine açılacağı hüküm altına alınmıştır. Öncelikle
Belirtmek gerekir ki Anayasal açıdan, Zeytinlikleri düzenleyen özel bir Kanun varken, bu Alanların kullanım biçiminin yönetmelikle hem de Madencilik Yönetmeliği ile “zeytinlik saha”Olarak değiştirilmesi Anayasa’nın 7. maddesine aykırıdır. 
Yasama faaliyetinin devri niteliğindeki bu düzenleme aynı zamanda, Anayasa’nın 5. ve 124. maddesine de aykırıdır. 
Kaldı ki, Anayasa'nın 45. maddesinde de; "Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer'aların amaç ışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır" hükmü yer almaktadır
1939 yılında yürürlüğe giren “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkında Kanun'un 17. maddesinin 1. fikrasında, "Devlet; zeytinciliğin islahi, yeni zeytin
dikim alanlarının tespiti, zeytin dikim ve yetiştirilmesinin teşviki ile verimin artırılması,
hastalık ve zararlılarla mücadele ile ürün elde etmekte masrafları azaltıcı araç ve gereçlerin
imal ve ithalinde gerekli kolaylıkları sağlar."; 20. maddesinde de, "Zeytinlik sahaları içinde ve
bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve
generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atik birakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz
ve işletilemez.” denilmektedir. Aktarılan düzenlemelerden zeytinliklerin korunmasının ve
amaç dışı kullanılması ile tahribinin önlenmesinin Devletin görevi olduğu, bu alanların
kullanım koşullarının Kanun ile saptanması gerektiği Danıştay kararlarına da yansımıştır.
(Danıştay 8. Dairesi, 2012/5255 E, 2016/163 K) 
 Zeytinliklikleri daraltan bu düzenleme, Anayasa’nın 90. maddesi
göndermesiyle, aynı zamanda taraf olduğumuz sözleşmelere de aykırıdır. Anayasa'nın 90.
maddesi çerçevesinde, 01/12/2009 tarihli ve 5929 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan
ve 20/02/2010 günlü, 27499 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "2005 Uluslararası
Zeytinyağı ve Sofralık Zeytin Anlaşması" nin 1. maddesinde; sözleşmenin genel amacının,dünya zeytin yetiştiriciliğinin entegre ve sürdürülebilir gelişimi için uluslararası işbirliğini güçlendirmek; ürün kalitesini iyileştirmek ve buna dikkati çekmek için gösterilen çabalar ve atılan adımları ilerletmek; bilhassa çevrenin korunması ve muhafaza edilmesi maksadıyla zeytincilik ve çevre arasındaki etkileşimi iyileştirmek için gösterilen çabalar ve atılan adımları ilerletmek; zeytin ağaçlarının genetik kaynaklarının muhafaza edilmesi için faaliyetler yürütmek olduğu belirtildikten sonra 34. maddesinde; üyelerin, zeytin ve zeytinyağı üretiminin tüm aşamalarında çevresel ve ekolojik hususlara gereken önemi vereceği ve Üyeler Konseyi tarafından bu alanda karşılaşılan herhangi bir problemin iyileştirilmesi veya çözülmesi için gerekli addedilen faaliyetleri yürütmeyi üstleneceği vurgulanmıştır.
Ülkemizin ve dünyamızın geçtiği savaş ortamı koşulları, kendi kendine
yetebilen ve ekolojik, sosyal ve hukuk devletine İnsan ve doğa haklarına  bağlı idare anlayışıyla çözülebilir. Hukukla bağlı kalmayan, yargı kararlarına ve uluslararası sözleşmelere uymayan yönetmelik düzenlemeleriyle gıda ve iklim geleceğimiz olan zeytinlikler daraltılamaz. 
“Ölmez ağacı”na ölüm fermanı olan bu yönetmelikle ilan etmek bu iktidara nasıl döner elbette hukuk vd alandaki mücadele belirler.
 Bu olmazsa yarın bir kepçe zeytinyağı, bir lokma zeytin, dahası bir nefes temiz havaya muhtaç kalacağımız da kesin. Biz bu yüzden  “Ölmez ağacı”na ölüm fermanını kabul etmiyoruz. Sizde kabul etmeyin istiyoruz.

Tunceli Barosu Yönetim Kurulu