ROBOSKİ KATLİAMINI UNUTMADIK ,UNUTTURMAYACAĞIZ!

                     Roboski Katliamını UNUTMADIK ,UNUTTURMAYACAĞIZ!

SORUMLULAR KORUNMAMALI VE HAK ETTİKLERİ CEZAYI ALMALIDIR

 Aradan geçen 10 yıla rağmen Roboski Katliamı’nın sorumlularının halen gün yüzüne çıkarılmaması hukuk devleti ve insan hakları açısından vahim bir durumdur. Bu katliam, yüreklerimizde kanayan bir yaradır ve vicdanları sızlatmaya devam etmektedir.

 Katliam sırasında dönemin başbakanı, olaya dair yaptığı ilk açıklamalarında, “30-40 kişilik grup, katırlar, insanlar var. O yükseklikten bu Ahmet midir? Mehmet midir? Bilmek mümkün değil. TSK görevini samimi şekilde yapmıştır. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat… Biz resmi tazminatımızın ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar” cümlelerini sarf etti. Aynı başbakan “çözüm süreci” döneminde bu kez “Bu olayın failleri Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” dese de, hükümet ve yargı kanadında geride kalan yıllar içerisinde yaşananlarla Roboski Katliamı’nın failleri cezasız kalmaya devam etti.

11 Haziran 2013 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, “taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı” Uludere katliamıyla ilgili soruşturma dosyası hakkında görevsizlik kararı verip dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığına gönderdi. Sonrasında ise Genelkurmay Askeri Savcılığı 7 Ocak 2014 tarihinde takipsizlik kararı verdi. Roboskili ailelerin ve bizim bu katliam karşısında istedikleri çok açıktır; katliamın aydınlatılması, sorumluların cezalandırılması… Ancak, bu talep karşısında ne yerel mahkemeler ne de uluslararası mahkemeler sorumluluğunu yerine getirmiştir. En son AİHM ‘belge eksikliği’ nedeniyle yapılan başvuruyu reddetmiş ve dava süreci başa dönmüştür. Bir kez daha bu kararın doğru olmadığını 34 Kürt köylüsünün ölümüyle sonuçlanmış bu katliamın sorumlularının ‘belge eksikliği’ sebebiyle aklanamayacağını hatırlatmak istiyoruz!

Uludere olayının aydınlatılması, faili meçhul olarak kalmaması, sorumluların adalet önüne çıkarılması, siyasi iktidarın ve diğer yetkililerin hem vicdan hem de namus borcu olmalıdır. Maalesef yaşadığımız bu coğrafyada bu tür acılar hep yaşanmış ve yaşanmaya da devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti ise idarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetiminde ‘hukukla bağlı’ kılmalarını gerektiren bir rejimdir.

Ancak, 28 Aralık 2011 tarihinden beri tam 10 yıldır ne idari ne de yargı tek bir adım ileri gitmiştir. Geçmişten günümüze faili meçhul cinayetler aydınlatılmış olsaydı bugün yaşananlar da olmayacaktı. İnsan haklarını savunan mesleki kurum ve hassasiyet sahibi hukukçular olarak Uludere için adalet yerini buluncaya kadar konunun takipçisi olacağız. Katliamın emrini veren sorumluların cezalandırılması zorunluluktur.

Dersim Barosu Yönetim Kurulu