04.10.2025 TARİHLİ
DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGE BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI
SONUÇ BİLDİRGESİ
Aşağıda imzası bulunan Bölge Baroları olarak 04.10.2025 tarihinde Dersim Barosu'nun ev sahipliğinde; hukuki ve toplumsal sorunların yanı sıra mesleki problemlerin çözümü gündemiyle toplanıp aşağıdaki tespit ve değerlendirmelerin kamuoyuyla paylaşılması kararı alınmıştır.
Avukatlar adaletin kurucu unsuru olarak görev yaparken şiddet ve baskı ile karşılaşmaktadırlar. Duruşma salonlarında dahi güvenli çalışma koşulları sağlanmamaktadır. Yine AAÜT’nin ve zorunlu müdafilik ücretlerinin yetersizliği, tarafı kamu kurumu olan dava ve işlerde vekâlet ücretlerinin ödenmesinin önündeki fiili ve yasal engeller mesleği sürdürülemez hale getirmiştir.
Avukatlık faaliyetlerinin yargılama konusu haline getirilmesi, avukatların davanın tarafı görülerek hedef gösterilmesi, savunma hakkı ve adalet faaliyeti açısından ciddi sorunlar oluşturmaktadır.
Savunmanın güçlendirilmesi, avukatların mesleki ve ekonomik güvencelerinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez gereğidir.
Kürt sorunu ile ilgili yürütülen süreci dikkatle takip ediyoruz. Ağır insan hakları ihlallerine ve istikrarsızlığa sebebiyet veren meselenin çözümü yaşamsal önemdedir. Toplumsal barışın ve demokratik geleceğin temeli, eşit yurttaşlık ve adaletin sağlanmasıdır. Güvenlik merkezli politikalardan uzaklaşılması, çözüm sürecine katkı sunan önemli bir unsur olacaktır .
PKK’nin silah bırakması ve kendisini fesih kararının ardından hukuki adımların atılması konusundaki beklentiye karşın Kürt dili ve kültürü üzerindeki yasakçı uygulamaların sürmesi sürece dair toplumsal inancı zayıflatmaktadır. İdari ve yargısal pratiklerin sürecin ruhuna aykırı biçimde sürdürülmesi ise demokratik çözüm ve kalıcı barış umutlarını gölgelemektedir.
Kalıcı çözüm; hukukun üstünlüğünü esas alan, demokratik siyaseti ve temel hakları güvence altına alan düzenlemelerin ivedilikle hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 18 Eylül 2019 tarihli ve Büyük Daire tarafından kesinleştirilen karar uyarınca, Sayın Selahattin Demirtaş’ın ve kendisi ile benzer durumda bulunan politikacıların tutukluluklarının siyasi saiklerle sürdürüldüğü tespit edilmiştir. AİHM, 8 Temmuz 2025 tarihli kararıyla bir kez daha Selahattin Demirtaş açısından hak ihlalinin tespitiyle tahliye edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Söz konusu son karar, önceki ihlaller gözetilerek AİHM Büyük Daireye taşınmamalıdır.
Benzer nitelikte yargısal süreçlere maruz kalan Osman Kavala ve tüm aktörlerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmasına son verilmesi, hukuk devleti ilkesinin gereğidir.
Gazze’ye insani yardım amacıyla yola çıkan “Sumud” gemisine ilişkin gelişmeler, uluslararası deniz hukuku ve insancıl hukuk açısından tarafımızca yakından izlenmektedir. Sivillere ve insani yardım misyonlarına yönelik olası engellemeler veya müdahaleler, Cenevre Sözleşmeleri ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi kapsamında açık bir ihlali teşkil etmektedir.
İnsani yardıma erişimin engellenmemesi, sivillerin korunması ve uluslararası toplumun ortak yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunuyoruz.
Ceza infaz kurumlarında ağır hasta hükümlü ve tutukluların sağlık hakkına erişimde yaşanan ihlaller, Anayasa’nın 17. maddesi ve AİHS’nin 3. maddesi kapsamında işkence ve kötü muamele yasağının ihlali niteliğindedir.
Hasta tutuklu ve hükümlülerin tedaviye erişimi, infaz ertelemesi ve tahliye süreçlerinde bağımsız sağlık raporlarının esas alınması, devletin yaşam hakkı ve insan onurunu koruma yükümlülüğünün bir gereğidir.
Bununla birlikte, mahkûmiyet süresinin fiilen ömür boyuna dönüşmesine yol açan uygulamalar, AİHM’in Vinter/Birleşik Krallık ve Kaytan/Türkiye kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere, “yaşama ve özgürlüğe yeniden kavuşma umudunu tamamen ortadan kaldıran infaz biçimleri” olarak insan onuruna aykırıdır.
Bu nedenle, umut hakkının yani her hükümlünün belirli bir süre sonra topluma yeniden katılma olasılığının korunması, İnfaz Kanunu’nda ivedi yasal düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
İdari gözlem kararları gibi keyfi ve hukuki temeli tartışmalı uygulamalar, özellikle hasta tutuklular ve siyasal davalara konu olan kişiler açısından özgürlük ve güvenlik hakkını ciddi biçimde ihlal etmektedir. Hukuk devleti ilkesi gereği, idari gözlem kararları da yasaya, hukuka ve uluslararası yükümlülüklere uygun şekilde uygulanmalı, keyfi kararlarla özgürlüklerin kısıtlanmasına son verilmelidir.
Yargı organlarının siyasal iktidardan bağımsız hareket etmesi hukuk devletinin asli unsurudur. Son dönemde yaşanan gelişmeler; hukukun siyasal müdahalelere kapalı, öngörülebilir ve eşit uygulanabilir bir sistem olarak işletilmesinin aciliyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Muhalefet temsilcilerine, gazetecilere, sanatçılara ve insan hakları savunucularına yönelik artan soruşturmalar ve cezalandırma süreçleri; Anayasa’nın 138. maddesi ile güvence altına alınan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine gölge düşürmektedir.
Siyasal ve sanatsal faaliyetlerin ceza tehdidiyle bastırılması, demokratik toplum düzeniyle bağdaşmamaktadır.
31 Mart 2024 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Genel Seçimi sonucunda meşru bir şekilde seçilen bir kısım belediye başkanına yönelik kayyım uygulamaları halen devam etmektedir. Seçme ve seçilme gibi temel hakları ihlal eden ve demokratik değerleri örseleyen kayyım uygulamalarından vazgeçilmeli, seçilmiş belediye başkanlarının görevlerine dönmesi sağlanmalıdır.
7’si çocuk 9 yurttaşın yakılarak katledildiği Vartinis Davası’nda verilen dava zaman aşımı kararının Yargıtay tarafından onaylanması; adalet duygusunu derinden sarsmış, yaşam hakkının korunması ve cezasızlıkla mücadelenin gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
AİHM birçok kararında (Abdülsamet Yaman v. Türkiye, Kessler ve Krenz/Almanya, Mocanu ve diğerleri/Romanya, Coeme ve Diğerleri/Belçika); yaşam hakkı ile işkence yasağı olaylarında taraf devletlerin özel bir pozitif yükümlülüğe sahip olduğuna işaret edip milletlerarası hukuk yükümlülükleri uyarınca cezasızlığı sağlayan ulusal mevzuat hükümlerinin dikkate alınmamasını belirtmektedir. Anayasa Mahkemesi önünde incelenmeyi bekleyen Vartinis davasında uluslararası hukuk yükümlülükleri ve AİHM kararları dikkate alınmalıdır. Bölge Baroları olarak; cezasızlık kültürünün son bulması, insan hakları ihlallerinin yargı önünde hesap verebilir hale getirilmesi ve adaletin tüm yönleriyle tecelli etmesi gerektiğini savunuyoruz.
Hukukun üstünlüğü, insan hakları, adil yargılanma hakkı ve demokratik toplum düzeni ancak bağımsız bir yargı, özgür bir savunma ve eşit yurttaşlık ilkelerinin hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Bölge Baroları; hukukun üstünlüğü, insan hakları ve adil yargılanma ilkelerinden taviz vermeden, her koşulda demokrasiyi ve adaleti savunmaya kararlılıkla devam edecektir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
1- ADIYAMAN BAROSU
2- AĞRI BAROSU
3- BATMAN BAROSU
4- BİNGÖL BAROSU
5- BİTLİS BAROSU
6- DERSİM BAROSU
7- DİYARBAKIR BAROSU
8- HAKKARİ BAROSU
9- IĞDIR BAROSU
10- KARS BAROSU
11- MARDİN BAROSU
12- MUŞ BAROSU
13- SİİRT BAROSU
14- ŞANLIURFA BAROSU
15- ŞIRNAK BAROSU
16- VAN BAROSU