Adli Yıl Açılışı ve 1 Eylül Dünya Barış Günü

BASINA VE KAMUOYUNA

İnsanlığın tarih boyunca büyük emeklerle bugünlere taşıdığı temel insan hak ve özgürlüklerinin muktedir olan karşısında güvencede olabilmesi için hukuk alanındaki tüm kişi ve kurumların adalet duygusuyla hareket etmesi zorunludur. Toplumların bir arada ve gerçek anlamada barış içinde yaşaması, yargılama mekanizmasının her bir parçasının, insanlığın tarihsel birikiminin ortaya çıkardığı ilkleri kendisine referans alarak çalışmasına bağlıdır.

Yukarıda bahsini ettiğimiz mekanizma, toplumlar tarihinin farklı kesitlerinde farklı adlar almıştır. Canlı bir organizma olan toplumlar tarihi ilerleyişine devam ederken,  bu ilerleyişin ülkemizde geldiği seviye,  tüm temel metinlerde demokratik hukuk devleti olarak adlandırılmıştır.  Demokratik hukuk devleti, insan hak ve özgürlüklerini yargı mekanizması aracılığıyla güvence altına alma iddiasındadır.

Yeni adli yıla başlarken yargı mekanizmasının, bu iddianın ve insanlığın ortak değerlerinin bileşkesi olan adalet ilkelerinin uzağında olduğunu üzülerek belirtmek isteriz. Yolu yargı kurumlarına düşen yurttaşların daha kapıdan içeri  girerken peşin bir güvensizlik hissettiği hepimizin malumudur. Muktedir olanın elinde demoklesin kılıcı haline gelmeye son derece elverişli bir kırılganlıkla yol alan yargı mekanizmasının, kendisinden adalet beklentisi içerisinde olanlara güven vermeyeceği son derece açıktır. Toplumun hak ve özgürlük beklentilerini, hukuk sistemini yamalı bohçaya çeviren paketlerle geçiştirmeye çalışmanın toplumdaki güvensizliği derinleştireceği unutulmamalıdır.

Tüm temel ilkeleri bir tarafa bırakarak, yüksek yargı organlarında süren seçimler üzerinden yargının kimin elinde olacağı tartışmasının, dahası açık paylaşım kavgasının hepimizin gözü önünde bizzat iktidar sahiplerince sürdürülüyor olması vahim ve bir o kadar da yargı sisteminin ne durumda olduğunun ilk elden itirafı mahiyetindedir. Hal böyleyken bu yargılama kurumlarının şimdiye kadar ortaya çıkardığı ve önümüzdeki dönemde çıkaracağı muhtemel sonuçların, insan hak ve özgürlükleriyle bağdaşan adil sonuçlar olduğunu-olacağını hiç kimse iddia edemez. Yargı mekanizmasında iktidar olma kavgasının sürdüğü bir ortamda, yırtık bohçayı yamayla kurtarma anlamına gelen paketler siyasetinden derhal vazgeçilmelidir. Yaşanan sorunları çözmek bir yana, geçiştirerek biriktiren ve içinden çıkılmaz bir hale getiren tüm bu yanlış uygulamalar yerine, evrensel insan hakları normlarını temel alan, yurttaşların adalet beklentisine cevap veren  bir yargı mekanizması tüm kurumlarıyla yeniden inşa edilmelidir. 

 Yargılama sürecinin kurucu unsuru olan biz avukatlar tarafından, ceza yargılaması alanında polis eliyle düşman ceza hukuku uygulandığına dair yaptığımız tüm eleştiri ve savunmalar dikkate alınmadığı dün gibi aklımızdayken, bugün karşılaştığımız manzaranın bizi şaşırtmadığını belirtmek isteriz. Müvekkillerimizin ve meslektaşlarımızın en sıradan demokratik hak ve özgürlük taleplerinin DGM ve devamcıları mahkemelerce baskılandığı bir sürecin tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması ve yukarıda belirttiğimiz evrensel değerler ışığında kurucu değişiklerle yargı mekanizmasının şekillendirilmesinin zaruri olduğunu düşünmekteyiz.  Bu yapılmadığı sürece paralelden dikeye bir koltuk değişimiyle yurttaşların adalet talebine ve toplumsal barış çabalarına cevap olunmayacağı açıktır. Taraflarca, yeni adli yılla birlikte hızlanacağı söylenen barış ve çözüm sürecinin inşasında önemli saç ayaklarından biri olan yargı alanında yapılacak değişikliklerin, tüm bu hususlar gözetilerek yapılması son derece önemlidir.

Toplumsal barış ve yurttaşın adalet beklentisinin yaşam yolunun adalete dayalı demokratik  hukuk düzeninden geçeceği açıktır. Savunma mesleği bu bileşke içerisinde kurucu bir rol üstlenmektedir. Yurttaşın muktedir olan karşısında kendisini güvecede hissedebilmesinin koşulu, savunma mesleğinin icracıları olan biz avukatların mesleğin gereklerini özgürce, hiç bir baskı ve tehdit altında kalmadan yerine getirebilmemize bağlı olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenledir ki, geçmiş dönemlerde savunma mesleği üzerinde yoğunlaşan anti demokratik yaptırımlara son verilmeli ve savunma mesleğinin tarihsel misyonunu hakkıyla temsil etmesi için gerekli tüm adımlar atılmalıdır. 

Yargı alanında manzara böyleyken, yaşadığımız coğrafyada ortaya çıkan gelişmeleri büyük bir kaygı ve endişeyle takip ettiğimizin altını çizmek isteriz.  Ortadoğu'daki emperyal çıkarlar için halkları yıkıma uğratan politikalar, başta Dersim halkını olmak üzere tüm ezilen halkları teyakkuza geçirmiş durumdadır. IŞİD eliyle insanlık tarihinin tanıklık ettiği en büyük trajedilerden biri  yaşanırken, susmanın ve kayıtsız kalmanın hepimizi vebal altında bırakacağının bilincindeyiz. İnsanlığa karşı işlenen bu vahşi suçlar karşısında başta Ezidi kardeşlerimiz olmak üzere, saldırı altındaki tüm halklar ve bölgelerle dayanışmayı büyütmek bu adli yılda da en önemli insani sorumluluklarımız arasında olacaktır. Bu vesileyle buradan tüm duyarlı kamuoyunu, IŞİD saldırıları nedeniyle yaşamları ve toprakları gasp edilen halklarla dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz.

 Üretim ve tüketim çılgınlığının hakim olduğu bu çağda, dünya nimetlerini kontrol edenlerin gözleri önünde çocukların açlıktan öldüğüne tanıklık etmek ne büyük bir trajedidir. Ve bu trajedi karşısından yoksulluğunu paylaşmaktan çekinmeyen halkların varlığı ne büyük umuttur. Bu nedenle, yeni adli yıla başladığımız şu 1 Eylül Dünya Barış gününde, dünyanın halkların barış bahçesi olacağına olan inancımızı ve umudumuzu koruyoruz.

Bu düşüncelerle tüm meslektaşlarımızın yeni adli yılını kutlarken, yargılama makamının kurucu unsuru olan savunma mesleğinin icracıları olarak,  yargı mekanizmanın halktan yana adil sonuçlar üretmesi ve insanlığa karşı işlenen suçların son bulması için bu adli yılda da üzerimize düşen sorumluluğu umut ve emekle yerine getirmeye devam edeceğimizi tüm kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

TUNCELİ BAROSU